22 Şubat 2014 Cumartesi

Bir Aşkın Hikayesi


-1-

O yılın baharında açmış yeni bir çiçekti,
Bana aşkı tattırmağa gökten inmiş melekti.

Hoş tabiat gine giymişti yeni örtüsünü,
Tefrjk edemiyor insan bitkinin kötüsünü .

Bu uzanan yeşilliklerde benek benek güller,
Motifleriyle tek renkli araziyi süslüyor,
O tatlı nağmeli rengârenk  tüylü şen bülbüller,
Baharın geldiğini her tarafa müjdeliyor.

Bu günlerden bir gün hava berrak gök bulutsuzdu.
Benim o nefis günde neş’em bol ve hudutsuzdu.
Dalmıştım ormana, tabiatın şirinliğine,
Açmıştım göğsünü rüzgarın hoş serinliğine.

Kıyıda oturmuş akan suyu seyrediyordum,
Tahayyüli eşime buseler gönderiyordum.
Birden arkamda işittim hafif bir ayak sesi.
Göründü o anda suda hülya yârimin aksi.

Baktım ki, geldiği yol boyunca büzülmüş güller,
Dallarda susmuş oynaşıp cıvıldaşan bülbüller.
Bu güzelliğe boyun eğip susmuşken tabiat,
Kalabilir miydi nefsim bu fırtınaya lâkayt?!

Düşünmeden elinden nezaketle aldın kabını,
Eğilip doldurdum nehrin aşkımla dolu abını.
Başlamıştı artık hayatımın en tatlı anı,
Vaktinde bahşetmişti Tanrı bana armağanı.

Hiç tatilim geçmemişti güzel bu bahar gibi.
Bu kısa zaman geçmişti bir tatlı rüzgâr gibi.
Esmiş hafif meltemden sonra koptu kasırgalar,
O sakin nefsimi hırpaladı korkunç dalgalar.

Parayı aşka tercih etmiş, olmuştu ele yar.
Yaşamıştı o, ancak bir çiçeğin ömrü kadar.

-2-

Gözlerim; gözyaşınızla yaratın
Ateşimi söndürecek dereyi,
Kör olarak imar edin bu aşktan
Kalbimde kalmış enkaz harabeyi

Gönlüm; neden oldun o nankör çehrenin  kurbanı?
Ah! Kim dinler şimdi senin bu feryadı figanı.
Tutuş, yan, didin parçalan ıstırap çek ıstırap,
Yakaladı seni aşk denizinde korkunç girdap.

Bağrışına koşan imdadına gelen yok, heyhat!
Tanrım; bu mudur bu benliğe bahşettiğin hayat?!

Sualimin karşılığı senin meçhulün değil.
Çektiğim bu cefalara sevmem mi oldu amil?
Öyleyse kıvranan benliğime ver makul cevap,
Hafiflesin kalbimdeki feveran ve ıstırap.

Neden bu nefiste yarattın sevecek kalbi, gözü,
Yılanı elde edecek kabiliyeti sözü?
Madem ki bunları vermeye onu gördün lâyık,
Neden olamasın o da şen ve mes’ut bir âşık?

-3-

Aşk ben için, batmıya hazırlanan bir gün güneşti,
Beni yakıp azap çektirten zalim bir ateşti.
Bu sevgiden kaldı yalnız çektiklerimin tadı,
Bir de hafızama hak olmuş nilüferin adı.

18 Şubat 2014 Salı

HANGİSİNE / BAHAR


HANGİSİNE

Ben bir Sümer’liydim tapardım Tanrı diye semalara,
Kuşlara vatan, yıldızlara mekân bu engin yerlere.
Acıkınca varlığım bırakırdım kendimi oralara,
Doyunca aç ruhum veda ederdim bu zengin yerlere.

Bu tatlı yaz gecesi sakin oldum bir vahaya çölde,
Uykuya dalmışken bir su hışırtısı işittim gölde.
Uyanıp doğruldum, sanki büyülenmiştim öyle kaldım,
Karşımdaki çıplak; bir melek mi, kadın mı anlamadım.

Yalnız, heykel kadar düzgün, mevzun bir dişi benlik gördüm
Bakışlarımla, bu tabloyu kalbimin üstüne ördüm
Örterken onu ay ışığında palmiyenin gölgesi,
Işıldıyordu beni sihirliyen iki kor paresi

Sordum kendime: hangisine tapayım, batıl sözlere mi?
Yoksa arşı sinesinde toplamış o mavi gözlere mi?



BAHAR

Canlandı engin topraklar,
Uyandı uykudan tabiat,
Yeşerdi solgun yapraklar.

Dallarda ötüyor bülbüller,
Kuzular örtmüş ovaları,
Bayırlarda açıyor güller.

Uçan, eğlenen kelebekler,
Onlara durak olan, narin,
Çeşitli, rengârenk çiçekler.

Arılar konuyor gülden güle,
Midesine bal doldurarak,
Uçup gidiyor güle güle.

Rüzgar peridir esasında,
O sırma saçlarını tarar,
Ağaç dalları arasında.

Çağlayan suların hoş sesi,
Coşturan o âhenkli nağmeler,
Bu mevsimindir musikisi.

Her tarafa hâkim, hayattır!
Bu bir kavuşmanın âlemde,
Uyandırdığı hissiyattır.

Matem ve keder, yok  neş’e var!
Yeis denen o şey ölmüştür,
Sevinelim hep, geldi bahar!

16 Şubat 2014 Pazar

Karmen / Rüya


KARMEN

Çiçekler üzüm bağları arasında
Sehhar* bir edayla ilerliyor, Karmen
Elleri gitarlı gençler arkasında
Mest olmuş ruhlarıyla inliyor : Karmen!

Ani bir duruş, sihirli bir yan bakış,
Tavaf eden kalplerde derin bir sükut
Benliklerden O’na manevi bir akış,
O, artık erkeklerin taptığı bir put.

Hayal dünyamda bir an Karmen
Kırıtarak, büzerek beni bir süzdü..
Ne yazık ki, silindi hayali hemen.


Kara saçı güllü ey şuh eşsiz kadın
İnan her an dudaklarımdadır adın,
En tatlı rüyamsın Karmen, güzel Karmen!..


*sehhar = büyüleyici



 
RÜYA  "Akrostiş"

Ağaçların gölgesine uzandım bir mehtaplı gece.
Yuvalarda susmuş kuşlar, esen rüzgar tatlı serince.
Ta uzaklarda ulumalar fakat, etraf sakin, sessiz.
Esrarengiz bir diyarın ninnisini çalıyor deniz.
Nefsim geç vaktin verdiği rehavetle daldı uykuya.

Alem-i hülya'ya dalıp gördü acı tatlı bir rüya.
Karşımda perilerin süslediği  bir ay tenli dilber,
Yolumu saçtığı nurla ak eden eşsiz bir şaheser,
O başına tacı-güzellik takmış beni bekliyordu.
Lakin, ben yaklaştıkça o, aksine uzaklaşıyordu.

8 Şubat 2014 Cumartesi

Gurbet / At

GURBET


Yılbaşı gecesi...O an, bu geceyi türlü eğlencelerle çılgınca geçiren şehirlileri düşünerek mırıldandım:

Siz; gurbet acısını duymayan bahtiyarlar.
Siz; elem görmeden yaşlanan ihtiyarlar!
Bilir misiniz hiç?
Ne acı sırlar saklıdır şu yanan tezekte?
Düşünür müsünüz hiç?
Ne gurbet yaşları dökülmüştür şu ıslak döşekte?

Mes’utlar; neş’esiz geçen güne ağlıyanlar!
Bahtı açıklar; eğlenceli bir âtiye bel bağlıyanlar!
Biz; dağlarda mesken kurmuş gurbet yoldaşları,
İnzivayla bağdaşmış arkadaşları,
Bilmem düşünür müsünüz hiç?


AT


Sinende toplanmıştır Ün, şeref ve şan.
Senin âşığınım ey mübarek hayvan!

Bu milleti fetihlere sen koşturdun,
Üstündeki süvariyi sen coşturdun!

Erişilmez kudretine sen hız verdin,
Ayakları önüne cihanı serdin!

.
Bir şahlandın, kendini buldun Yemen-de,
Bir kişnedin, eğildi önünde belde!

Haşmet ve vakarınla arza nam saldın,
Bütün zaferlerde Şeref payı aldın

Eğer sağlamsa yapın, adın küheylân.
Er Mehmetçiğin hayalindesin her an!

Bir sembolsün zafer abidelerine,
Mevzusun meşhur cenk kasidelerine!

Söyle taptığım mübarek hayvan söyle!
Kime medyunsun bu seviyeni

Nasıl, Millet erişirken gayelere,
Demek yükseldin bu âli payelere?L.

4 Şubat 2014 Salı

HİCRAN / GÜL İLE BÜLBÜL

HİCRAN


Istırap denen nesnenin umanına daldım.
Zevkten uzak, uzletten sessiz buseler aldım,
İnzivayla bağdaşıp buralarda kaldım

Lamekan* dolaşırken bu gurbet denizinde, 
Engin ufuklardan gelen hafif bir ses duydum.
Ve görünce bu gönlümü sılanın izinde,
İnandım ki ben sana akıp giden bir suydum.

*mekansız




GÜL İLE BÜLBÜL


Bülbül aşık olmuş çok güzel bir güle.
Gül göstermiş güler yüz bülbüle.
Lakin anlamazmış küçüğün aşki hissini,
Buda teşkil edermiş bülbülün yeisini.

Demiş biraz daha büyüyeyim, o zaman,
Açarım kalbimin tablosunu, durmadan.
Dediği gibi beklemiş, tabii ki, serpilerek büyümüş.
O günden beri görmediği gülü, bakın ne halde görmüş:

Sararmış yaprakları gövdesinde sarkarmış,
Rüzgarın estiği o yöne doğru yatarmış.
Onda artık ne güzellik ne de koku kalmış,
Eskisi gibi gövdesi gergin durmazmış.

1 Şubat 2014 Cumartesi

HANGİSİNE / SÜRAHİ



Ben bir Sümerliydim; tapardım Tanrı diye semalara,
Kuşlara vatan, yıldızlara mekan bu engin yerlere.
Acıkınca varlığımı bırakırdım kendimi oralara,
Doyunca aç ruhumu veda ederdim bu zengin yerlere.

Bir tatlı yaz gecesi sakin oldum bir vahaya çölde,
Uykuya dalmışken bir su hışırtısı işittim gölde.
Uyanıp doğruldum, sanki büyülenmiştim öyle kaldım.
Karşımdaki çıplak; bir melek mi, kadın mı anlamadım.

Yalnız, heykel kadar düzgün, mevzun bir dişi benlik gördüm
Bakışlarımla, bu tabloyu kalbimin üstüne ördüm.
Örterken onu ay ışığında palmiyenin gölgesi,
Işıldıyordu ben, sihirliyen iki kor paresi.

Sordum kendime: hangisine tapayım, batıl sözlere mi?
Yoksa arşı sinesinde toplamış o mavi gözlere mi?



SÜRAHİ
Karşımda bir servetle dolu sürahi,
Etrafında birkaç kuru bardak, tehi*.
Ey sessiz su, konuş ey kudreti-hafi*.
Senin yokluğunu kim eder telafi?!.
  
*gizli
*boş