HANGİSİNE
Ben bir
Sümer’liydim tapardım Tanrı diye semalara,
Kuşlara
vatan, yıldızlara mekân bu engin yerlere.
Acıkınca
varlığım bırakırdım kendimi oralara,
Doyunca
aç ruhum veda ederdim bu zengin yerlere.
Bu tatlı
yaz gecesi sakin oldum bir vahaya çölde,
Uykuya
dalmışken bir su hışırtısı işittim gölde.
Uyanıp
doğruldum, sanki büyülenmiştim öyle kaldım,
Karşımdaki
çıplak; bir melek mi, kadın mı anlamadım.
Yalnız,
heykel kadar düzgün, mevzun bir dişi benlik gördüm
Bakışlarımla,
bu tabloyu kalbimin üstüne ördüm
Örterken
onu ay ışığında palmiyenin gölgesi,
Işıldıyordu
beni sihirliyen iki kor paresi
Sordum
kendime: hangisine tapayım, batıl sözlere mi?
Yoksa
arşı sinesinde toplamış o mavi gözlere mi?
BAHAR
Canlandı
engin topraklar,
Uyandı
uykudan tabiat,
Yeşerdi
solgun yapraklar.
Dallarda
ötüyor bülbüller,
Kuzular
örtmüş ovaları,
Bayırlarda
açıyor güller.
Uçan,
eğlenen kelebekler,
Onlara
durak olan, narin,
Çeşitli,
rengârenk çiçekler.
Arılar
konuyor gülden güle,
Midesine
bal doldurarak,
Uçup
gidiyor güle güle.
Rüzgar
peridir esasında,
O sırma
saçlarını tarar,
Ağaç
dalları arasında.
Çağlayan
suların hoş sesi,
Coşturan
o âhenkli nağmeler,
Bu
mevsimindir musikisi.
Her
tarafa hâkim, hayattır!
Bu bir
kavuşmanın âlemde,
Uyandırdığı
hissiyattır.
Matem ve
keder, yok neş’e var!
Yeis
denen o şey ölmüştür,
Sevinelim
hep, geldi bahar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder