18 Şubat 2014 Salı

HANGİSİNE / BAHAR


HANGİSİNE

Ben bir Sümer’liydim tapardım Tanrı diye semalara,
Kuşlara vatan, yıldızlara mekân bu engin yerlere.
Acıkınca varlığım bırakırdım kendimi oralara,
Doyunca aç ruhum veda ederdim bu zengin yerlere.

Bu tatlı yaz gecesi sakin oldum bir vahaya çölde,
Uykuya dalmışken bir su hışırtısı işittim gölde.
Uyanıp doğruldum, sanki büyülenmiştim öyle kaldım,
Karşımdaki çıplak; bir melek mi, kadın mı anlamadım.

Yalnız, heykel kadar düzgün, mevzun bir dişi benlik gördüm
Bakışlarımla, bu tabloyu kalbimin üstüne ördüm
Örterken onu ay ışığında palmiyenin gölgesi,
Işıldıyordu beni sihirliyen iki kor paresi

Sordum kendime: hangisine tapayım, batıl sözlere mi?
Yoksa arşı sinesinde toplamış o mavi gözlere mi?



BAHAR

Canlandı engin topraklar,
Uyandı uykudan tabiat,
Yeşerdi solgun yapraklar.

Dallarda ötüyor bülbüller,
Kuzular örtmüş ovaları,
Bayırlarda açıyor güller.

Uçan, eğlenen kelebekler,
Onlara durak olan, narin,
Çeşitli, rengârenk çiçekler.

Arılar konuyor gülden güle,
Midesine bal doldurarak,
Uçup gidiyor güle güle.

Rüzgar peridir esasında,
O sırma saçlarını tarar,
Ağaç dalları arasında.

Çağlayan suların hoş sesi,
Coşturan o âhenkli nağmeler,
Bu mevsimindir musikisi.

Her tarafa hâkim, hayattır!
Bu bir kavuşmanın âlemde,
Uyandırdığı hissiyattır.

Matem ve keder, yok  neş’e var!
Yeis denen o şey ölmüştür,
Sevinelim hep, geldi bahar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder